Tüzder

Üstün Zekâlı Çocuklarda Sosyal Uyum Güçlüğü Neden Olur?

Anasayfa / Üstün Zekalı Çocuklarda Danışmanlık / Üstün Zekâlı Çocuklarda Sosyal Uyum Güçlüğü Neden Olur?

Sosyal Uyum Guclugu

Üstün Zekâlı Çocuklarda Sosyal Uyum Güçlüğü Neden Olur?

Üstün zeka, bilgiyi hızlı öğrenme, derin düşünme ve karmaşık bağlantılar kurabilme kapasitesidir. Ancak bu sadece “başarı” ya da “yüksek IQ” anlamına gelmez; duygusal derinlik, merak ve farklı bir dünyayı algılama biçimini de beraberinde getirir. Bu yüzden çoğu zaman üstün zekalı çocukların yaşadığı sosyal uyum güçlüğü, iletişim becerisinden kaynaklı değil, zihin ile duyguların aynı hızda gelişim göstermemesinden ilgilidir. Zihinsel olarak ileri giden çocuk, duygusal olarak hâlâ yaşıtlarıyla aynı noktada olabilir — işte bu fark, bazen yalnızlık, bazen de “anlaşılmıyorum” duygusuna sebep olabilir.

Bilişsel olarak ileri düzeyde olan bir çocuk, soyut kavramları erken yaşta anlayabilir; adalet, ölüm, evren gibi konularda karmaşık sorular sorabilir. Ancak aynı çocuk, duygularını düzenleme, akran ilişkilerinde sınır koyma ya da grup içi iş birliği gibi becerilerde henüz yaşına özgü deneyim düzeyindedir. Bu eşzamanlı olmayan gelişim, çocuğun içsel dünyasında gerilim yaratabilir: “Zihnim büyük, kalbim küçük hissediyor.”

Pozitif Dağılma Kuramı’na göre üstün zekâlı bireylerde duygusal, entelektüel, hayal gücü ve duyusal alanlarda aşırı uyarılabilirlik olduğunu belirtilir. Dolayısıyla üstün zekâlı çocuklar çevresel, sosyal veya duygusal uyaranlara karşı daha hassas tepkiler verirler. Gürültüler, eleştiri veya adaletsizlik gibi durumlar, bir çocuk için kısa süreli rahatsızlık oluştururken, üstün zekâlı çocukta daha güçlü bir duygusal tepkiye dönüşebilir.

Bu yüksek duyarlılık hem bir potansiyel hem de bir risk taşır. Bir yandan derin empati, özgünlük ve adalet duygusunu güçlendirken; diğer yandan aşırı duygu yüküyle baş etme mekanizmalarını zorlar. Bu nedenle üstün zekâlı çocuklarda yoğun duygulanım, aşırı düşünme ve sosyal geri çekilme sık görülen tepkilerden biridir.

Sosyal ilişkilerinde yaşanan zorluklar da bu belirtilere eşlik eder. Üstün zekâlı çocuklar, soyut düşünme biçimleri, ileri mizah anlayışları veya detaylara duyarlılıkları nedeniyle akran grubundan farklı olarak görünebilir ve algılanabilirler. Yaşıtları tarafından “her şeye cevap veren” veya “çok bilmiş” olarak görülmeleri, aidiyet duygusunu etkileyebilir. Bu durumda çocuk, bilişsel düzeyde kendine denk bulduğu yetişkinlerle daha yakın ilişkiler kurma eğiliminde olurlar. Bu eğilim, yaşıt izolasyonu denilen sosyal dengesizliği beraberinde getirebilir.

Sosyal uyumda bir diğer önemli değişken, mükemmeliyetçilik eğilimidir. Üstün zekâlı çocuklar sıklıkla kendilerine yüksek standartlar belirlerler ve hata yapmayı kişisel bir yetersizlik olarak görürler. Bu durum, sosyal ortamlarda performans sergilemekten kaçınmaya, eleştiriden fazlaca etkilenmeye ve kendine yönelik aşırı öz eleştiriye sebep olabilir. Uzun vadede ise sosyal girişkenliği ve özgüvenini etkiler.

Okul ortamı ve aile tutumu bu sürecin seyrini önemli yönde belirler. Aileler bazen çocuklarının potansiyelini korumak isterken farkında olmadan aşırı koruyucu davranabilir ya da onlardan sürekli yüksek başarı beklentisi içerisinde olabilirler. Bu durum, çocuğun kendi kararlarını alma ve sosyal olarak bağımsız hareket etme becerilerini etkileyebilir. Okulda ise, sınıf içindeki farklılık çoğu zaman “uyumsuzluk” olarak yorumlanabilir. Oysa doğru anlaşıldığında bu farklılık, çocuğun özgünlük ve üretkenliğini ortaya çıkarmasına yardımcı olur; yanlış yorumlandığında ise çocuğu geri çekilmeye, hatta kendini ifade etmekten kaçınmasına sebep olur.

Bu nedenle sosyal uyum, çocuğun bireysel özelliklerinden çok çevrenin bu farklılığı nasıl anlamlandırdığıyla ilgilidir. “Sen farklısın.” ifadesi, bir ortamda özgüveni beslerken başka bir ortamda dışlanmayı tetikleyebilir.

Sonuç olarak  üstün zekalı çocuklar dünyayı daha hızlı kavrar, olaylar arasında erken bağlantılar kurar ve derin düşünme eğilimindedir. Ancak bu bilişsel hız, her zaman duygusal olgunlukla aynı tempoda ilerlemez. Çocuk, düşünce olarak ileri gidebilir ama duygularını anlamak ve ilişkilerde denge kurabilme konusunda hâlâ öğrenme sürecinde olabilir. Bu durum gelişimin farklı alanlarının kendi ritminde ilerlemesidir. Bazen bu fark, çevreyle uyum sağlamayı zorlaştırabilir, ama doğru anlaşıldığında çocuğun iç dünyasını daha derinlemesine keşfetmesi için bir fırsata dönüşebilir.

SIKÇA SORULAN SORULAR

Üstün zekalı çocuk neden yalnız hisseder?
Bilişsel hızı ve ilgi alanları yaşıtlarından farklı olduğu için kendini “anlaşılmıyor” hissedebilir. Farklı düşünmek, bazen çevresiyle bağ kurmasını zorlaştırmaya sebep olabilir.

Sosyal beceri eksikliği nasıl giderilir?
Bu beceriler zamanla öğrenilir. Grup oyunları, drama çalışmaları ve akran etkileşimi içeren atölye etkinlikleri sosyal gelişimi destekler.

Benzer ilgi ortaklıkları nasıl bulunur?
Çocuğun ilgi duyduğu alanlarda bilim, sanat, robotik vb. gruplara katılması, “benim gibi düşünenler var” hissini güçlendirir.

Okulda destek nasıl alınır?
Öğretmen ve rehberlik servisiyle iletişim kurmak, çocuğun bireysel farklılıklarını anlayan bir ortam oluşturur. 

Ailenin rolü nedir?
Aile, çocuğun farklılığını yargılamadan kabul etmeli, duygularını özgürce ifade edebileceği bir güven ortamı sunmalıdır.

 

TÜZDER Neler Yapıyor?

Dahi Park Atölyeleri
Yetenek Atölyeleri
Zeka, Yetenek ve Gelişim Testleri
Rehberlik ve Danışmanlık Hizmetleri
Terapi
Hizmetleri
Dikkat Müdahale Programları
Uygulayıcı
Eğitimleri
Eğitim
Materyalleri